28 Haziran 2009 Pazar

ADDA GİTMEK


Bugünlerde Eren pek bir mutlu. Addalar çoğaldı. Teyzesi ve kuzeni geldi kısa bir süre için. Oyun oynayacak kişi çoğaldı, addalar da. ' Hadi adda gidelim ' deyince teyzesi, hemen kucağına atlayıp kapıya bakıyor. Kapıya gidince de kapının kolunu açmaya çalışıyor. Hele kuzeni ile arası pek şekerli. Onun gözünün içine bakıp mırın mırın konuşuyor sanki. Kuzeni de o kadar sıcak, yumuşak ve sevecen davranıyor ki O' na, ortalıkta mutluluk baloncukları uçuşuyor. Derken gezmelere giderken el sallayıp, bay bay yapmayı da öğrendi bu arada. Artık herşeyi çok çabuk ve kolay taklit edip, öğreniyor. ' Anne gel ' demeyi öğretirken o çocuksu söylemlerden biri yinelendi: ' anee del '. Böylece ilk tümcesini de söylemiş oldu. Fotoğrafa yürekten meraklı kuzeni O' nun değişik pozlarını yakalayıp, bir albüm yaptı. O bu konuda uzmanlaşmaya doğru yürüyor.
Bakalım Eren hangi konuları merak edip, ilgilenecek.

17 Haziran 2009 Çarşamba

İLK DOĞUM GÜNÜ


Birinci yılını tamamladı Eren. Bugün bir yaşında. Her zaman söylendiği gibi zaman su gibi akıp geçti diyebilirim, ama geriye dönüp baktığımızda öyle kolay da geçmediğini görüyoruz. Hele hastanedeki o ilk günler. Sonra memeyi tutturma çabaları, memeden sütü sağıp anne işteyken biberonla vermeler, uyumaları, uyumamaları. Gece annenin uykusuzlukları ki; hala devam ediyor. Diş çıkarmaları, ateşlenmeleri. Ah bir otursa demelerimiz, sonra emeklemesi. Söylediği her heceye sevinmeler, oyunları- oyuncakları derken: işte bir yıl doldu, şimdi yürümesini bekliyoruz. Yeni sözcükler söylemesini. Bizimle oynadığı oyunlara seviniyoruz, müzik duyduğunda el çırpmalarına katılıyoruz. İlk günlerden beri O' na çevremizdeki her şeyi anlatıyorduk. Şimdi anlatmalar- konuşmalar daha uzunca oluyor ve bizi dinlediğini görmek sevindiriyor.


Yani sözün özeti yaşamın özünde olduğu gibi sevinçlerle, hüzünlerin harmanlandığı bir yılı geride bıraktık. Dileğimiz önümüzdeki yılların sağlıkla, sevgiyle geçmesi. Herkes için de diliyoruz bu dileği aynı zamanda.

Mumunu üfleyemese de, pastasından yedirdik. Nice yıllara Eren.

8 Haziran 2009 Pazartesi

DUYGULU BİR OLAY


Bugün Eren beni çok duygulandırdı. Oyuncaklarıyla oynarken bir ara O' na Annesinin adını söyleyip bekledim. Birkaç kez tekrar ettim. Güya Annesinin adını öğreteceğim. Yüzüme dikkatlice bakıyor, nerdeyse tekrar edecek gibi görünüyordu. Ama O birdenbire hızlıca emekliyerek koridora, oradan da yatak odasına yöneldi. 'Anne memme ' diye diye yatak odasının kapısını itip açtı ve odaya girdi. Etrafa aranarak baktı, karyolaya baktı, sağa- sola baktı, sonra tekrar koridora döndü sokak kapısına yöneldi. Bu arada ağlamaya da başladı. Sokak kapısına gelince tutunup ayağa kalktı ve kapıya küçücük elleriyle vurmaya başladı pat pat. 'Anne memme, anne memme ' .

Şaşırıp kalmıştım, Annesinin adını söyleyince O' nun geldiğini sandı herhalde diye düşünüp kapıyı açtım: ' Bak kimse yok kuzum, anne akşam gelecek .' dedim ama nafile. Ağlamasını durdurmak için uğraştım bir süre.

İyi olacağını düşünerek yaptığımız bazı hareketler işte böyle olmadık sonuçlar doğurabiliyor karşı tarafta. Onun nasıl algılayacağını herzaman kestiremiyor ki insan. Gün boyunca yaptığımız konuşmalar, davranışlar onun tarafından nasıl algılanıyor, beynine nasıl kaydediliyor, O' nda ne gibi etkiler bırakıyor?

Çocuğun büyüme sürecinin ne denli önemli olduğunu hergün daha çok anlıyorum.

3 Haziran 2009 Çarşamba

EREN YİNE KABIZ OLDU


Hemen hemen bir aydır kakasını zor yapıyor Eren. Ikına ıkına bir parça çıkarıyordu önceleri , son günlerde onu da yapamaz oldu. Önceki denediklerimizin hiçbiri fayda etmedi. Kabak, salatalık, çilek, kayısı denemelerimiz sonuç vermeyince doktora gittik. Doktor ' Kakasını yaparken zorlandığı ve acıdığı için korkuyor ve içinde tutuyor. ' dedi. Duphalac yazdı. Sabah akşam verilecek, kabızlığı geçse bile devam edilecek bir müddet, artık acımadığı normal olarak yaptığını kanıksayıncaya kadar.

Tamam dedik, veririz yeter ki normale dönsün bağırsakları. Dünyanın tadı yeyip, içip dışarı atmak değil mi? Öyle de tadıyla yeyip, tadıyla atmak ister her insanoğlu da, herhalde değil mi?


Annesi İbrahim Saraçoğlu' nun sitesinden kabızlık için havuç suyu ve portakal ağacının yaprağının çayının iyi geldiğini okumuş. Havuç suyuna da başlıyoruz bugün. Portakal yaprağı bulunca onu da yaşına göre az az veririz ek olarak.

Bu arada yaşını doldurmaya az kaldı, yaşını doldurunca şeker ve tuz kısıtlaması da kalkıyor artık.Doktoru yaz olduğu için tuz vermemezlik etmeyin dedi. Fazla olmamak şartıyla. Artık bal ve ceviz de yiyebilecek. Büyükler ne yerse O da yiyecekmiş artık.