26 Temmuz 2009 Pazar

YÜRÜME ÇALIŞMALARI

Eren emeklemeye başlayalı aylar oldu. Yaşını bitirince yürür mü acaba diye bekledik ama yürümedi. Şimdi on dördüncü ayda yürüme çalışmaları hızlandı.

Bir hafta falan oluyor, yerden kucağıma alırken kollarından tutup ayaklarıyla o anda önümüzde duran topuna vurdurttum; çok hoşuna gitti kikir kikir gülmeye başladı ve tekrar tekrar bunu yapmak istedi.

Tabii bu bizim de hoşumuza gitti, kollarından tutmamız yetiyor, kendi ayağını ayarlayıp sanki topa şut çekiyor. İşleri ilerlettik, artık önümüze ne çıkarsa vurmaya eğlenmeye başladı. Durmadan ayağa kalkmak, yürüyüp birşeylere vurmak istiyor. Bu hepimizin hoşuna giden durumu kısa sürede bitirmek zorunda kaldık; çünkü yürümeye çalışırken sadece topa ya da başka bir nesneye vururken değil normal adım atmaya çalışırken de ayağını birşeye vuracakmış gibi kaldırıp kaldırıp savurmaya başladı. Artık kolundan tutup yürütmeye çalışmıyoruz, zaten bunu yapmayın diyormuş doktorlar da; alışırlar birinden destek alarak yürümeye. Ama ne var ki iş işten geçti, şimdi de Eren her fırsatta ayakta kalıp birşeylere vurmak istiyor. Tabii bizden destek alarak.

Ama şu son birkaç günde baktık ki elimizi itip, ellerini havaya kaldırıp kendini dengeleyerek ayakta durmaya çalışıyor. O arada da bize bakıp, bakın artık duruyorum diye sevinç çığlıkları atıyor. Koltukta, yatakda, yerde hiç beklemediğimiz bir anda bakıyoruz eller havada ayakta duruyor. Haydi alkış, şamata hep birlikte : yürür artık bu hafta diye tahminler yürütüyoruz.
Vücut hazır olunca harekete geçiyor. İçimizde kaç fabrika uyum içinde çalışıyor, biz dışarıda nelerle uğraşırken.
Emekleme dönemi kapanıyor, durumlar onu gösteriyor. Eren' in yaşamında bir dönem daha bitip yeni bir dönem başlıyor.
Gerçi insanın yaşamı boyunca dönemler hep süregeliyor.
Yani insanı hep diri tutacak heyecan, insanın özünde saklı gibi geliyor bana.

Hiç yorum yok: