21 Mart 2010 Pazar

EREN ALIŞVERİŞTE


Dün alışverişe gittik. Eren'i de beraber götürdük. Ama bu alışveriş tam bir maceraya dönüştü. Eren için mi, bizim için mi onu tam bilemiyorum. Belki hepimiz için. Arabada koltuğuna oturtuyoruz ama kısa bir süre dayanıyor. Kemerleri elinden gelse koparıp atacak. Alın beni buradan diye feryatlar koparacak bu sözcüklerle cümleler kurabilse.Koltuğun ters olması da bunda etkili sanırım. Daha emniyetli diye yönü arkaya bakan koltuk alındı ama, oturunca arkadan gelen arabaları görüyor sadece sanırım arkada araba falan olmayınca sürekli bir boşluğa bakar gibi oluyor. İlgilenecek birşey bulamıyor. Birimiz ne kadar hayal gücünü zorlayıp yeni oyunlar bulsa da sonucu değiştirmiyor. Koltuğa oturmak istemiyor. Ama geçenlerde yaptığımız Ankara yolculuğunda rekoru var: Bir buçuk saat şikayet etmeden oturabilmişti. Dün ise Isparta' ya giderken ve de dönerken yarım saati nasıl geçireceğimizi bilemedik. Bir ara mama sandalyesine de 'zinhar oturmam' davranışları sergilemişti. Aylar sonra birgün hele bir oturtturalım demiştik de hiç itiraz etmeden oturmuştu ki, hala oturuyor ve hoşuna da gidiyor sanki. Belki bir gün bu ters koltuğu da sevebilir, kimbilir.
Öyle böyle markete geldik. Market arabasına da oturmaz. Etrafta kurcalanacak onca şey varken oturur mu?
Alışverişi O'mu yaptı, biz mi anlayamadık. Raflarda ne bulduysa sepete dolduruyor, elinizi çekin sepetten dercesine elimizi sepetten ittiriyor, kendi sürmeye kalkıyor. Hele top raflarını görünce kendini kaybediyor, tüm toplar yerde, hangisiyle oynayacağını bilemiyor. Hiçbirinden de vazgeçmek istemiyor.
Aceleyle ne alınacaksa alınıp, marketten kaçarcasına çıktık.

Bu Eren' le gidilen her alışverişte her daim yaşanan sıradan bir olay olsa da yine de içinde bir macerayı barındırıyor her iki taraf için de. Bize öyle görünüyor.

Hiç yorum yok: