24 Şubat 2010 Çarşamba

MUTFAK PERİŞAN

Eren'le birlikte mutfakta iş yapmak mümkün değil. Elinin uzandığı her yere, hatta uzanmadığı yerlere bile parmaklarının ucuna basarak uzanıp herşeyi almak, herşeyle oynamak istiyor. Parmakları sürekli birşeylere uzanıyor, hep faaliyetteler.Tencere,tava,üç takım çaydanlığın ikisini veriyoruz yine de beğenmiyor.Daha çok, daha fazlası. Bardakları, kupaları, fincanları her şeyi istiyor.Verdikçe istiyor. Bizde dolapların içindeki elinin erdiği herşeyi, yani oynamaması gerekenleri, erzaklar,baharatlar falan başka taraflara taşıdık. Anlayana kadar bu böyle olacak kabul, başka çare yok. Ama bir de tezgahın üstüne aceleyle konan sakıncalı şeyler var. Çay koyarken demliği bir an bırakıp suyunu koymaya çalışırken bakmışsın ki bir el hemen onu almaya çalışıyor. 'Aman Allah'ım' feryadıyla demliği yakalıyorsun ama içinden birşeyler akıp gidiyor. Aman çok dikkat etmeli, bıçak gibi kesici şeyler elimizdeyse, bir an elimizden bırakacaksak Eren'in uzanamayacağı en uzak köşeye bırakmalı ve bunu unutmamalı. Fırın çalışırken aman ha Eren'le mutfağa gitmeyelim. Unuturuz falan hemen elini atar. Zaten fırın onun oynamaya bayıldığı bir oyuncak sanki. Düğmelerine kilitler aldı annesi ama kullanışlı değildi. Pek kullanamadık. Bir başka oyuncağı da buzdolabı. Buzdolabının alt kapısını açıp içine çömeliyor, sonrada arada bir bize bakıp O'nu güya bulmamızı bekliyor. Orada donacaksın diye hemen de buluyoruz biz de. Bu saklambaç oyununu pek seviyor, mutfaktan salona giderken hemen önden koşup salon kapısının arkasına saklanıp heyecanla bizi bekliyor. Bu kez oyunun tadına varsın diye O'nu arayıp sonunda buluyoruz. Pek keyifleniyor. Sonunda bir de bakmışız ki biz de kendimizi kaptırmışız oyuna sen beni bul, ben seni bulayım derken.

Mutfağın perişanlığı bu akşam bir kez daha tescillendi. Annesi değişik bir kek tarifi bulmuş onu yapmaya çalışıyor. Çalışıyor diyorum çünkü aradığı bir gerecin nerede olduğunu bilmiyoruz. Acaba şurada mı, yoksa burada mı... Baharatlar, diğer erzaklar da öyle. Eren' in uzanamıyacağı çeşitli yerlerde. Yoksa hepsi hergün yerlerde sürünecekti, belki de bulmak daha kolay olacaktı.

Neyse Annesi bayağı uğraşarak, aradıklarını oradan buradan bularak, baharatları ve kuruyemişleri uzun uğraşlar sonunda rendeleyip, dövüp, robotta çekerek kekin hamurunu hazırlayıp kenarı kepçeli kalıba koyarak fırına verecekken nasıl olduysa, kek kalıbının içi ters çevriliyor, hepsi lavaboya kapaklanıyor...Tüm emekler lavaboya...Mutfaktan sinir krizlerinin dumanları yükseliyor.

Acısı olan bir kişiye " üzülme " demenin ne kadar anlamı varsa, O' na söylenecek her avutucu sözün de o kadar anlamı olacaktı.

Bunun üstüne bir de mutfağın temizlenmesi vardı.

Bunu ancak bir zaman sonra yapabildi.

Neyse şimdi sakin çayını içiyor.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Yerim ben o bızdığı!...