8 Şubat 2009 Pazar

YAŞAMIN İLK ANLARI

Yaşamın ilk anlarına hep başkaları tanık olur: Çevremizdekiler. Biz de Eren'in çevresindekiler heyecanla ağzını açmasını, esnemesini, ağlamasını sanki yaşamımızda hiç böyle birşey görmemişiz gibi bakıyor, izliyorduk. İnsan doğar doğmaz besin arıyor. Ağzını açarak, başını oynatarak aranıyor.Ama meme yok , anne odaya daha gelmedi , sezeryande böyleymiş. Hemen hemen iki saat geç geldi bebekten. Aranıyor, ağlıyor elimizden birşey gelmiyor; hemşireler birşey demiyor, anne gelince meme verecek. Bekliyoruz, Eren'i susturmaya çalışıyoruz, durmadan saate bakıyoruz, beş dakika bile çok uzun geçiyor. Yine hesaplıyamadığım uzun geçen bir süre. Bilmiyorum çünkü. Anne bağıra, çağıra doğum yapar, son çığlıklarına bebeğin ilk ağıtları karışır ve tüm acılar o an unutulur. Yaşama güdüsü her zamanki gibi harekete geçer ve bebek memeye yapışır. Ben bunu biliyorum. Uzun da sürse zaman geçti, anne geldi odaya, hemen Eren'i kucaklayıp annenin üstüne yatırdık meme emdirmeye çalışıyoruz:Çünkü anne oturamıyor ve yan dönemiyor.Bu doğaya aykırı birşey anne sırt üstü yatacak, bebek de üstüne yatıp meme emecek. O anlar hem Eren için, hem bizim için hem güzel, hem zordu.
Zaten yaşam da böyle birşey değil miydi?

Hiç yorum yok: